Hayatın Düzenbaz Meyvelerı
Cypher, Logos’un beklediği gibi bir Tanrı çıkmadı. Yine de
Logos, Hayat Tanrıçası’na güvenip Cypher’dan
yardım istedi.
Elbette Logos, Akara’nın çoktan Cypher’a gidip ona diğer
iki Tanrı’yı nasıl yok edeceğini anlattığından haberdar
değildi. “Önce Pathos’un öldürmelisin.” diye Cypher’a tavsiyede
bulundu. “Logos idealist ve zayıf olandır; onu daha sonra
da öldürebilirsin.”
Pathos ile yapılacak karşılaşma için hazırlanmaya başlayan Logos etrafındaki bulutları toplayarak bir kılıç yaptı. Buluttan kılıcı o kadar güzel biçimlendirmişti ki keskin aletin öldürücü özelliği adeta maskelenmişti. Yaptığı kılıcı Cypher’a verdi ve birlikte Pathos’un yaşadığı Carnac’ın en karanlık vadisine doğru yola koyuldular.
Onlar yaklaşırken Pathos gölgelerin arasından sıyrıldı ve ağaçtan yapılmış sihirli mızrağını üstlerine fırlattı. Mızrak adeta çevresine hayat enerjisi yayıyor, beraberinde sükunet taşıyordu. Böyle bir silahı ancak bir tek kişi yapabilirdi, silahı yapan Tanrıça onları uzaktan seyrediyordu.
Dövüş çok hızlı ve şiddetli sürüyordu. Dövüşçüler tek kelime etmeden mücadele ediyordu. Cypher parlak kılıcını havaya kaldırdı, Pathos ardı ardına gelen hamleleri savuşturmayı başardı. Dövüşü izleyen Logos, Pathos’un hak ettiği sona kavuşması için sabırsızlıkla bekliyordu. Silahları ile yenişemeyen iki Tanrı, zafer kazanmak için özel güçlerini kullanmaya başladı. Önce Pathos, güneşi ve yıldızları ortadan kaldırarak dünyayı karanlığa boğdu. Cypher bir an için kör oldu. Pathos mızrağını ileri fırlattı, rakibinin omzunu sıyırıp geçen mızrak yeşil bir ışık saçtı. Mızraktan yayılan yeşil ışık Cypher’ın görmesine ve Pathos’un sol kolunu kesmesine yetti.
Pathos acıyla bağırarak dizlerinin üzerine çöktü; yaşam gücünü kaybediyordu. Cypher ve Logos zafer sevinciyle birbirlerine bakarken Pathos ve Cypher arasında belli belirsiz bir değişim gerçekleşti. Dış görünüşleri değişmemiş olsa da yaşam güçleri ikisinin bedeni arasında yer değiştiriyordu. Pathos, -sihirli değiştirme yeteneği- sayesinde artık Cypher’ın bedenindeyken Cypher’ın ruhu az evvel yaraladığı mağlup bedene hapsolmuş yatıyordu.
Çok acı çekmesine rağmen Cypher’ın ruhu ölüme direniyordu. Mızrağı hızla fırlattı ve daha önce kendisine ait olan bedene sapladı. O sırada Pathos beden değiştirmeyi akıl edişini kutlamakla meşgul olduğundan mızrağı fark etmedi. Sihirli mızrak Tanrı’nın kalbine saplanıp onu yok etti.
Pathos ölmüştü, Cypher ise ölmek üzereydi. Cypher, artık güçlerinin yok etmekle sınırlı olmadığını hissediyordu. Ruhların değişimi nedeniyle, biraz çaba gösterirse o da bir zamanlar Pathos’un yapabildiği gibi değişime yol açabilirdi. Yeni yeteneğiyle önce kesik koluna odaklanarak akan kanı durdurdu. Daha sonra tendon ve kemiklere yoğunlaşarak onların büyümesini ve yeniden kesilen uzvun şeklini almasını sağladı.
Tamamen iyileşince ayağa fırladı, yeni gücünü herkesin duyması için bağırdı: “Yeniden doğdum! Artık eşsizim, korkun benden!”
Güç gösterisinde bulunmak için vadiyi paramparça ederek bir tapınak inşa etti. Ancak bu tapınak taştan değil camdan yapılmıştı. Keskin kenarları dört bir yana ışık saçıyordu.
Zamanla insanlar tapınağa hayranlıklarını sergilemek, yaratıcısı yeni ve güçlü Pathos-Cypher’a saygılarını göstermek amacıyla buraya akın ettiler.