Ateşe Doğru
Başlarda, Akara’nın amacı basitti: Karus halkına barışı
getirmek. Halkına sadece onların daha iyi yaşamaları
için, El Morad topraklarını ele geçirmede ve
kendilerini korumada yardımcı oluyordu. Artık
herşey değişti.
EL Morad halkının birçok kayıp verdiği ve büyük bir
katliamlara sahne olan ilk savaş başlamıştı. Savaş
alanında dökülen kanlar hiç beklenmedik bir etki
yarattı. Akara’nın kullanabileceği büyük bir yaşam gücü serbest bırakıldı ve böylece intikam almanın ötesinde, Akara’nın tutkusu El Morad’ın sistematik biçimde yokoluşu olacaktı.
Ve yıkım başlamıştı. El Morad Kale duvarları, savaşı kaybeden bu ırkın çöküşünün adeta bir göstergesiydi.
Bir gün…bir gece…Ronark hücresinde gücünü toparlamakta ve hücresinden kurtulmak için çalışmaktaydı. Yavaş yavaş, hücresinden kurtulup yüzeye cıkmayı başardı ve hemen emrindeki adamlardan gelişmekte olan olayları öğrendi. Akara’nın El Morad kalesıne doğru hareketlendiğini öğrenmişti. Bir anda heryer göz kamaştıran bir beyazlığa büründü.
Etrafı hissedilir bir sıcaklık kapladı. Ve yanma. Gözleri yanıyordu. Ronark’ı rahatsız eden bu parlaklığın güneş olduğunu farketti. Etrafta kaçmasını engelleyecek ne bir duvar, nede bir tuzak vardı fakat önemli olan bişey vardıki o da bütün gücünün yok olmuş olmasıydı.
Başını öne eğerek dizlerinin üstüne çöktü. Bir süre sonra arkasından güle benzer karanlık bir figür ona elini uzattı. Kısık bir sesle: “Gel. Yapılacak çok şey var. Bu ihtiyacın olan şey.”
Bu el tahmin ettiğinden daha sert ve kuvvetliydi ve kolayca onu havaya kaldırdı. Ve bir anda El Morad Kalelerinin yıkılma sesleri duyuldu. Karanlıktaki yabancı Karus savaşcılarına döndü ve kısık bir sesle “ İşte sonunda bu oldu”
“Akara, Logos tarafından yasaklanan şeyleri yapmakta. Acımasızca ve durmaksızın öldürmeye devam ediyor. Davranışları benim topraklarımdan farkettiğim kadarıyla dünyadaki bağlantıları güçsüzleştirdi.”
“Eğer Akara’dan şikayetciysen, sana bir önerim var. Akara tahmin ettiğin gibi bir tanrıça değil. Çok az bir güçle büyüdü ve bu güç içinde sarhoş oldu. Yeni bir Carnac yarattı; karışık, kötü biçimlenmiş, sadece kendini yanlızlığını yansıtan bir dünyaydı bu. Akara için bu savaştan ne kazanacağı önemli değil. Tek isteği gelecek olan savaşlarda senin halkının daha zayıf bir durumda olmasıdır. Carnac’ta ölen her savaşçı, Karus veya El Morad, gelecek savaşlarda senin kapasite olarak dayanma güçünü azaltacaktır.”
“Savaş” dedi karanlık savaşcı, sesi birden değişti “İki dünya arasındamı?”
“Akara’nın yeni Carnac halkı konuştuğumuz gibi birleşiyor ve belirsiz bir kadere doğru yol alıyor. Kendilerini gerçek Carnac’lı olarak tanıtıp ve senin halkını sadece bir fazlalık olarak bahsediyorlar. Bugunki hedefin zafer değil. Fakat, teslim olma zamanıda değil. Birlik ve bütünlüğü sağlamanın zamanıdır.”
Daha sonra Ronark bu karanlık yoldaşının ellerinin arasından gücünün parladığını gördü. Bunun ne olduğunu kadar, arkadaşı birden firladı ve gökyüzüne doğru ilerlemeye başladı. Karus ordusu ileriye doğru yürüyüşe geçti.
“Kimsin sen? ” dedi Ronark
“Bir dost” dedi karanlıktaki yabancı, “elinden geleni yapmaya çalışan kişi. Gerisi sana kalmış”
Savaş büyük bir inlemeyle başladı. Catapultlar karşı taraftaki düşmanı öldürebilmek için harekete geçtiler. Savaş alanını gökyüzünden gelen binlerce ok kapladı.Ve ardından çığlıklar ve inlemeler. Yavaşça, Karus tarafı, ladder truckları kaleye doğru ilerlemeye başladı. Her ölünün ardından Ronark içinde kötü bir sızlama hissetti. Akara her saniye daha güçleniyordu. Hayatında ilk defa Ronark kendini çaresiz hissetti. Savaş onun alanıydı ve bu alanda üstündü. Bütünlük gerekiyordu ve yardıma ihtiyacı vardı.